Wednesday, September 24, 2008

Mustafa:29 Ekim Cumhuriyet Bayramı'na Yaraşır Bir Hediye

29 Ekim Cumhuriyet Bayramında , Atamızın ölümünden 70 yıl sonra, Can Dündar'ın yeni projesi sinemalarda olacak. Mustafa isimli filmin müziklerini Goran Bregoviç hazırlamış ve sadece fragmanı bile insanı etkilemeye yetiyor: www.mustafa.com.tr
Atatürk ile ilgili bilinmeyenleri ve şu ana kadar anlatılmayanları anlatmayı hedeflemiş bir sinema filmi.. Bunun için birçok arşivden özel izin alınmış, çalışılmış.
Kesinlikle gidilip görülmeli..

Thursday, September 11, 2008

Tango Öğreniyoruz!!

2009 da bir ara Güney Amerika'ya yapmayı planladığım gezi bir yandan da Tango öğrenme isteğimi tetiklemiş oldu. Evet, tahmin edebileceğiniz gibi Arjantin'den bahsediyorum(OLEEEYY!!)

Aslında daha önce üniversite zamanında açılan bir tango kursuna katılmıştım ancak bu heves çok kısa sürmüştü. Yanınızda kendi partneriniz yoksa ya da oraya partner yapma derdiyle gitmemişseniz, keyif almanız çok mümkün değildi. Ben de en kısa zamanda bırakmıştım..
Ancak bu yaz Arjantin'den tanıştığım tüm insanların tango aşkını gözlemleyince, tekrar bir şevk geldi. Bir arkadaşımın da birkaç aydır Taksimde TangoJean adındaki tango okuluna gittiğini öğrenince, düştüm peşine..

Eski Vakkonun karşısındaki sokaktan girince, yolun sonundaki binalardan bibuçuk un üstünde 2. ve 3. katlarda faaliyet gösteriyor, TangoJean. Hiç dans bilmeme rağmen, dans salonunda otururken dansa kaldıranlar oldu. Ben sadece izlemeye ya da olursa yeni açılan sınıfa katılmaya gelmiştim. Ancak bir şekilde kendimi daha ilk günden dans pistinde buldum. Bir yandan ayak uydurmaya çalışıyordum bir yandan da kim olduğunu bilmediğim insanlar yanlışlarımı düzeltiyorlardı.(Sonradan İrfan Hoca olduğunu öğrendim, hata düzeltişleriyle rüyalarıma girecek artık:))) Adımlarını şöyle atmalısın, kolunu böyle tutmalısın gibi uyarılarla..

Burası gerçekten de insanların dans öğrenmek için geldikleri sadece tango üzerine kurulu güzel bir mekan. Henüz hiç bir milangosuna katılmadıysam da haftada 2-3 gece her seviyeden insanın birlikte dans ettikleri bir dans okulu, dans kulübü.

İskoçya gezim dolayısıyla 2-3 hafta ara verince eğitmenimin beni araması da gerçekten güzel bir hareketti. Ve ben bu aradan ötürü yeni açılan başka bir sınıfta devam etmeye başladım..
Hala adımlarda hatalar var, eğitmenlerin de dediği gibi hata her zaman olacak. O nedenle yapılan her dans eşsiz olacak. Belki de bu dansın güzelliği de burada. Adım saymak, ezberlemek yok. İletişim üzerine kurulu, özgür bir dans...

Tangojean de bu dansı öğreten, teşvik eden güzel bir yer. Tavsiye edilir:)
Artık belli bir zaman sonra gerçekten dans ettiğimi düşündüğümde yeni yazımda detayları aktarırım..

Tuesday, September 09, 2008

İskoçya

Yazın sonlarında ingiltereye yapacağım kısa bir iş gezisini bir arkadaşın davetiyle Edinburgh festivaline katılmak amacıyla İskoçya ve İngiltere gezisine dönüştürdüm. Uluslararası bir üne sahip olan Edinburgh festivaline katılmak fikri reddemeyeceğim kadar cazipti.
Türkiyeden direk olarak İskoçyaya uçuş bulunmadığını var olan tek alternatifin de 1ooo küsür euro gibi uçuk bir rakam istediğini öğrenince, Heathrow dan şaşmayayım dedim. Zira direk havaalanından İskoçyaya giden otobüsler(onların deyimi ile couch) mevcut. Şaşırtıcı olan şey şu ki koca britanya adasında sadece 2 otobüs firması var: Natinal express ve Megabus. Otobüs seyahatlari Türkiyeye kıyasla konforu düşük ve güvensiz diyebilirim. Zira bol bol gecikmeler, yolda bozulan araçlar vs yaşanabiliyor. Biletlerse numarasız. Sanırım bu nedenle genelde tren tercih ediliyor ancak biletinizi önceden almadıysanız son dakika tren bileti uçak biletine denk geliyor.
Tüm gece süren otobüs yolculuğu sonrasında Edinburgh otobüs istasyonuna vardım ve ilk hissettiğim şey anlaşılmaz ingilizce oldu. Malesef her söyleneni tekrar ettirmek durumunda kaldım. Ancak bir süre sonra yanımdaki arkadaşlara güvenerek ne dendiğini dinlememeye bile başladım:) (Gittiğiniz yabancı ülkede tanıdıkların olmasının böyle güzel bir avantajı var:))
Daha otobüste hissetmeye başladığım soğuk hava bir iskoçya klasiği. Tamam yağış var diye uyardılar beni ancak yaz mevsiminde bu soğuğu beklemiyordum. Resmen dondum!!! Gidecek olanlara benden tavsiye, ne zaman giderseniz gidin bi mont filan mutlaka götürün. Şemsiye zaten şart:)
Normalde küçük ve sakin bir şehir olan Edinburgh festival* süresince dünyanın dört bir yanından -kapasitesinin de üzerinde- misafir ağırlıyor. Öyle ki restaurantların kapısında sırada beklemek icap ediyor. High street sokak göstericileri ile dolup taşıyor, insanlar bir anda kaynaşıyor. Bir taraftan geleneksel özellikler göze çarparken diğer taraftan her milletten insanın festivale ekledikleri göze çarpıyor.
Mimari yapısı ile İskoçların deyimiyle "unique, just like Istanbul" . Sert kayalıklar üzerinde halen aktif olarak kullanılan(Edinburgh Military Tatoo) kalesi ve aşağıya kadar inen old town burayı çevreleyen new town..
İskoçyanın en büyük şehri olan Glasgow ve de azcık Highlands da gezimize dahildi. Highlands için azcık diyorum zira Edinburghta satılan günlük veyahut 3 günlük turlara katılıp tüm zamanımı otobüste geçirmemi tavsiye etmeyen arkadaşlarımdan birisi arabayla bir doğa gezisine ev sahipliği yaptı. İyi de yapmış çünkü inanılmaz güzel manzaralar, piknik alanları, yelkenli, kanoi, rafting parkurları görmüş olduk. Queen View dedikleri bir manzara var ki gerçekten görülmeye değer. Scottish Cattle denilen şahsına münhasır da bir hayvanları var ki gerçekten çiftliklerde görmek mümkün.
Glasgow ise daha yeni, modern, genç insan sayısının üniversitelerden dolayı daha yoğun olduğu sanayi şehri diyebiliriz. Turistik açıdan çok da gezilecek bir yer olmamakla birlikte eğer dostlarınız varsa dünyanın her yanı gidilecek bir yerdir...

* Edinburgh da sene içersinde birçok festival oluyor. Bahsi geçen festival spesifik olaran Fringe diye biliniyor.